Bilge Piri Çinar1, Halil Güllüoğlu2, Yüksel Güven Yorgun3

1Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Nöroloji Kliniği, Samsun, Türkiye
2İzmir Üniversitesi Hastanesi, Medikal Park, Nöroloji Kliniği, İzmir, Türkiye
3Bergama Devlet Hastanesi, Nöroloji Kliniği, İzmir, Türkiye

Anahtar Kelimeler: Atoimmünite; cinsiyet; multipl skleroz.

Özet

Otoimmün bir hastalık olan multipl sklerozun (MS) etyopatogenezi tam aydınlatılamamış olsa da T ve B lenfositlerin, doğal öldürücü (NK) hücrelerin, makrofajların ve sitokinlerin atak-remisyon dönemlerinde ve progresyonda önemli rolü olduğu bilinmektedir. Kadınlarda otoimmün hastalık gelişme riski erkeklere oranla daha fazladır. Multipl sklerozda yardımcı T 1 hücre (Th1) aktivitesi ön plandadır ve kadınlarda Th1 hücre yanıtı erkeklerden daha baskındır. Bu durum MS gibi diğer otoimmün hastalıkların kadınlarda neden daha sık olduğunu kısmen açıklamaktadır. Düşük östrojen düzeyleri Th1 tipi proenflamatuar yanıtı artırırken, yüksek östrojen ve progesteron düzeyleri Th2 tipi yanıtı artırır. Kadınlarda menstrüasyon döneminden önce MS ataklarında alevlenme olduğu ve östrojen ve progesteron düzeylerinin çok düşük olduğu saptanmıştır. Progesteron ve östrojenin çok yüksek olduğu gebeliğin son trimesterinde atak oranı anlamlı olarak azalırken, doğum sonrası dönemde atak sıklığı ve şiddeti artmaktadır. Progestreron reaktif gliozisi düşürür, remiyelinizasyonu artırır ve mikroglial enflamatuar aktivasyonu azaltır. Östrojen proenflamatuar sinyalleri azaltmaktadır. Kadınlarda, tekrarlayan ve düzelen MS tipi daha sık görülmekle birlikte, erkeklerde daha ciddi düzeyde disabilite ve daha kısa sürede progresif forma geçiş saptanmaktadır. Manyetik rezonans görüntülemelerde erkeklerde daha az enflamatuvar aktivite gözlenirken, aksonal kayıp ve nörodejenerasyonun göstergesi olan kara delik görüntüsüne daha sık rastlanmaktadır. Bu klinik ve radyolojik farklılıklar, seks hormonlarının MS patolojisi üzerine olan etkisi olduğu düşüncesini desteklemektedir.